Gümrük Birliği, malların tek bir gümrük alanı içinde, herhangi bir engelle karşılaşmaksızın bütünsel ya da kısmi (belirli kotalar dâhilinde) olarak serbestçe dolaşabilmeleri ve tarafların üçüncü ülkelerden yaptıkları ithalata aynı dış tarife ve aynı ticaret politikasını uygulamaları demektir. Bu yönüyle, Türkiye'nin AB ile olan Gümrük Birliği, tipik bir gümrük birliğinin ötesine geçmekte; rekabet normları, teknik mevzuatın uyumlulaştırılması, tekellerin kaldırılması ve fikri mülkiyetin korunması gibi ek bazı konuları da içermektedir. Bu ek taahhütlerin amacı, taraflar arası ticari ilişkileri uyumlu hukuksal dayanaklara oturtarak piyasaları daha da bütünleştirmek ve Türkiye'yi AB ile daha çok yaklaştırmaktır. Gümrük Birliği en genel ifadeyle, taraflar arasındaki ticarette mevcut gümrük vergileri, eş etkili vergiler ve miktar kısıtlamalarıyla, her türlü eş etkili tedbirin kaldırıldığı ve ayrıca, birlik dışında kalan üçüncü ülkelere yönelik olarak da ortak gümrük tarifesinin uygulandığı bir ekonomik uyum çeşidi olarak tanımlanmaktadır.

Gümrük Birliğine Ne Zaman Girdik?

Gümrük Birliğinin sınırları içinde malların hiç bir engellemeyle karşılaşmadan serbest dolaşımı esastır. Bu nedenle Gümrük Birliği tarafları arasında herhangi bir ayırımcılığın ortaya çıkmamasını sağlamak amacıyla ortak rekabet kuralları ile ortak ticaret politikalarının geliştirilmesi de gerekmektedir. Ancak bu çerçevede birlik üyeleri, serbest rekabet ortamında, eşit koşullarda üretim ve ticaret yapabileceklerdir.

Türkiye ile AB arasında 1 Ocak 1996 tarihinde sadece sanayi ürünlerini ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsayan bir gümrük birliği süreci başlamıştır. Gümrük Birliği ile birlikte söz konusu ürünlerin gümrüksüz olarak serbestçe dolaşımının sağlanması, beklenildiği gibi iki taraf arasındaki ticaret hacmini arttırmıştır.  Ancak Gümrük Birliği,  AB'nin üçüncü ülkelere uyguladığı ortak gümrük tarifesini üstlenmesi gerektirdiği için Türkiye'nin AB dışındaki ülkelerle olan ticareti de bu süreçten olumsuz olarak etkilenmiştir.

Gümrük Birliği öncesi ve sonrasını karşılaştırmak amacıyla 1995 ve 2008 yıllarında Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi 15 ülkeye ihracatı ve bu ülkelerden ithalatı değer olarak incelendiğinde, ihracattaki artışın ithalattaki artıştan daha fazla olduğu görülmektedir. Ancak ihracattaki artışın fazla olması iki taraf arasındaki dış ticaret dengesinde Türkiye aleyhine olan durumun Türkiye lehine dönmesini sağlayamamıştır. Aksine Türkiye'nin AB ile olan dış ticaretinden kaynaklanan dış ticaret açığı 1995-2008 yılları arasında yaklaşık iki kat artmıştır. Türkiye'nin AB dışındaki ülkelerle olan dış ticaretinden açık ise söz konusu dönemde yaklaşık olarak 6 kat artmıştır. Gümrük Birliği sonrası Türkiye'nin dış ticaretin genel süreci izlendiğinde, Gümrük Birliğinin asıl etkisinin Türkiye ile AB dışındaki ülkelerle olan ticaret üzerinde olduğu görülmektedir.

Türkiye'ye gelen yabancı sermaye rakamlarına göre yatırımların Gümrük Birliğinin hemen sonrasında artacağına ilişkin beklentiler de tam olarak gerçekleşmemiştir.

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki uyum süreci, ilişkileri zaafa uğratan pek çok faktörün etkisiyle, herhangi iki tarafın bütünleşme gayretinden çok farklı ve sancılı bir süreci ifade eder. Türkiye'nin AB ile ilişkileri, sadece bir ekonomik uyum hareketi olarak değil, çok yönlü bir sosyolojik bağlılık olarak önem kazanmaktadır.

Gümrük Birliğinin işleyişi açısından en ciddi olumsuzluk ise GB çerçevesinde ülkemizi ilgilendiren konularda Türkiye'nin karar mekanizmalarında olmamasıdır.  Türkiye, AB'nin aldığı kararlara uymak zorundadır. Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyeliğinin gerçekleşmesinin uzaması bu olumsuzluğu daha da arttırmaktadır.

AB tarafından Türkiye'ye yapılması GB öncesi ve sonrası çeşitli anlaşma ve protokollerle kayıt altına alınan mali yardımların çok az bir kısmının Türkiye'ye ödenmiş olması, AB'nin mali yükümlülüklerini yerine getirmediğinin göstergesidir.

Gümrük Birliği Anlaşmasının Türkiye ekonomisine en büyük katkısı, ekonomiye çağdaş bir yönetim anlayışı kazandırmış olmasıdır. Yönetim anlayışındaki gelişme ile birlikte üretim artmış ve kalite Avrupa standartlarına ulaşmıştır. Gümrük Birliği, Türkiye sanayisinde zihniyet değişimine neden olmuş ve sanayinin çağdaş ekonomik sistemlerle bütünleşmesine aracı olmuştur.

Aslında, Gümrük Birliği Türkiye'nin değil AB'nin bir seçimidir. Türkiye'nin tercihi tam üyeliktir.  Türkiye'nin asıl niyeti Gümrük Birliğinden çıkar elde etmek değildir. GB, AB'ye tam üyeliğin bir aracı veya AB'ye girmenin bir basamağı olarak görülmektedir. Ancak Türkiye AB'ye üye olamazsa Gümrük Birliği, Türkiye-AB arasında ortak ticareti düzenleyen bir uygulamaya dönüşecektir. Bu durum ise Türkiye'nin tek yanlı bir bağlılık içine girmesi ile sonuçlanacaktır.

Gümrük Birliğinin Avrupa Birliği'ne tam üyelik için gereken bir aşama olduğu unutulmamalıdır. Bu sürece mümkün olduğunca uyum sağlamaya çalışılmalı ve doğabilecek zararların önüne geçilmelidir.